Arméniens et Turcs : Faisons un rêve ensemble

Share

Nous, signataires de ce texte, faisons le rêve commun qu’une ère de paix entre Arméniens et Turcs s’ouvre dans le respect de l’histoire et de chacun des peuples.

Bu metni imzalayan bizlerin ortak rüyası Ermeniler ve Türkiyeliler arasında, her iki halka ve tarihlerine saygı çerçevesinde, bir barış döneminin başlamasıdır…

Bien trop longtemps, la culture politique de la République de Turquie a voulu protéger un crime fondateur en barrant l’accès au passé, empêchant par là même un Etat de droit durable de se construire. Mais personne n’a en son pouvoir d’effacer l’évènement monstrueux qui a eu lieu en 1915, ni ses conséquences. Depuis une dizaine d’années, émergent de forts engagements humains dans bien des domaines : la recherche académique, les manifestations culturelles, les restaurations de monuments, la recherche personnelle des origines, les rassemblements de commémoration dans l’espace public. Un travail de mémoire sérieux, sincère et constant est possible, afin de réparer une partie de ce qui a été détruit, aider ceux qui ont subi un tort immense, leur reconnaître un droit particulier. Les fils de la mémoire et de la vie ont commencé à se renouer. Notre volonté prolonge ces initiatives et suppose que l’Etat turc non seulement ne les gêne pas, mais y prenne sa part.

Cent ans après, les Arméniens de la diaspora sont irrités d’être contraints à répéter un débat factice sur l’Histoire. Ils sont tenaillés par l’envie de voir les terres de leurs origines, de les montrer à leurs enfants. La Turquie d’aujourd’hui ne les en empêche pas. Mais seule une parole de vérité des autorités de l’Etat les aidera à panser les plaies de leur mémoire. Seule une parole forte d’invitation leur permettra de créer de nouveaux liens avec les villes et les villages dont ils ne peuvent entendre les noms sans être bouleversés. Et « l’eau creusera de nouveau son sillon », comme le disait Hrant Dink

Nous faisons donc un rêve, ensemble. La mémoire de la Turquie, à travers ses récits et ses lieux, honore les morts arméniens en admettant qu’ils ont été victimes d’un génocide, et en désignant les hommes et les idées qui en ont été la cause. Ses livres d’histoire et ses noms de rue louent les Justes qui ont sauvé des Arméniens plutôt que les dirigeants et les exécutants de leur annihilation. Elle rend à l’Eglise et aux fondations arméniennes les monuments dont celles-ci étaient propriétaires. Les Turcs et les Arméniens s’enorgueillissent de ce patrimoine commun.

Dans notre rêve il y a aussi une citoyenneté pleine et entière dans la république laïque de Turquie : les non-musulmans peuvent accéder aux fonctions publiques, les procès de leurs assassins vont jusqu’au bout, les discours de haine sont bannis par la loi. Enfin, Arméniens et Turcs ont trouvé les moyens, chacun à leur façon, d’accueillir les Arméniens musulmans qui veulent vivre ces deux identités.

Nous faisons le rêve ensemble que ce sillon coulera jusque dans la jeune Arménie indépendante, qui abrite aujourd’hui une grande part de la vie arménienne. Plutôt que de l’étrangler par un blocus, le gouvernement turc entend les demandes venues de sa région limitrophe, ouvre sa frontière, aide au désenclavement de cette Arménie. Il accorde aux Arméniens un accès privilégié à un de ses ports de la Mer noire, proche de l’Arménie, Trabzon ou Samsun. Et à un autre port en Cilicie, sur la Méditerranée, Mersin ou Ayas, qui, au-delà de facilités économiques, devient un foyer de rayonnement du patrimoine médiéval et d’une nouvelle vie multiculturelle.

Enfin pour symboliser cette nouvelle ère, nous faisons le rêve que les deux pays partagent la montagne de l’Ararat spirituellement. Le mont Ararat se transforme en grand parc naturel, inscrit au patrimoine mondial de l’Humanité par l’UNESCO, et ouvert comme une sorte de zone franche que Turcs et Arméniens mettent ensemble en valeur. Ce lieu des origines de l’Humanité devient un phare de la paix.

Pour commencer à réaliser ce rêve commun, les signataires de ce texte s’engagent à aider les Arméniens de par le monde qui souhaitent se recueillir sur les chemins de l’exode. Dès 2015, ils iront ensemble sur les terres de leurs aïeux pour retrouver leur mémoire et les traces de leur histoire.

 http://ourcommondream.org/nous-faisons-un-reve-ensemble/

Bu metni imzalayan bizlerin ortak rüyası Ermeniler ve Türkiyeliler arasında, her iki halka ve tarihlerine saygı çerçevesinde, bir barış döneminin başlamasıdır…

Türkiye Cumhuriyeti siyasal kültürüyle çok uzun bir süre, kurucu bir suçu koruma altında tutmak için geçmişe ulaşmanın önünü tıkadı ve kalıcı bir hukuk devleti kurulmasına engel oldu. Ancak 1915’de vuku bulan korkunç olayı ve sonuçlarını silmeye kimsenin gücü yetmez. Son 10 yıl bu konuda pek çok alanda yol alınmasına tanıklık yaptı. Akademik araştırmalar, kültürel etkinlikler, anıtların restorasyonu, bireylerin köklerini araması, kamusal alanda anma toplantıları düzenlenmesi gibi önemli adımlar birbirini takip ediyor. Yıkılmış olanların bir kısmını tamir etmek, çok büyük bir mağduriyet yaşamış olanlara yardım etmek, onlara özel bir hak tanımak amacıyla ciddi, samimi ve sürekli bir bellek çalışması yapmak artık mümkün. Yaşamın ve belleğin izleri birbirleriyle kesişmeye başladı. Girişimimiz bunun bir devamıdır ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin, engellemek bir yana, bu kesişmede yerini alacağını varsaymaktadır.

Diaspora Ermenileri tarih konusunda yüzyıl sonra hâlâ sahte bir tartışmaya mahkum olmaktan rahatsızlar. Köklerinin yer aldığı toprakları ziyaret etmek, bunları çocuklarına göstermek arzusuyla tutuşuyorlar. Bugünün Türkiye’si onları bu konuda engellemiyor. Ama devlet sorumlularının tek bir hakikat sözü, onların belleklerindeki yaraları sarmaya yardımcı olabilir. İsimlerini sarsılmadan duymaları mümkün olmayan köy ve kentlerle yeni ilişkiler kurabilmeleri, ancak böyle güçlü bir davetin gelmesiyle mümkün olabilir. Ve Hrant Dink’in dediği gibi böylece “su çatlağını bulur”.

Ortak rüyamız şöyle: Öyküleriyle ve mekânlarıyla Türkiye’nin belleği ölmüş Ermenileri, bir soykırımın mağduru olduklarını kabul ederek onurlandırır. Buna yol açan kişi ve fikirleri teşhir eder. Tarih kitapları ve sokak adları, Ermenilerin yok olmasını yöneten ve bunu uygulayanların isimlerini değil, Ermenileri kurtarmış olan vicdanlı ve adil insanları över. Türkiye devleti Ermeni kilisesi ve vakıflarına, sahip oldukları anıtları iade eder. Türkiyeliler ve Ermeniler bu ortak kültürel varlıktan kıvanç duyarlar.

Rüyamızda laik Türkiye Cumhuriyetinde eksiksiz ve tam bir yurttaşlık da var. Müslüman olmayanlar kamu görevlerinde yer alıyor, onları katledenlerin yargılanmaları eksiksiz yürütülüyor, yasalar nefret söylemini suç ilan ediyor. Ermeniler ve Türkiyeliler, kendi uslupları içinde, iki kimliklerini de yaşamak isteyen Müslüman Ermenileri kucaklıyor.

Rüyamızda Hrant’ın işaret ettiği su çatlağının, bugün Ermeni dünyasının büyük bir kısmını barındıran genç bağımsız Ermenistan’a kadar ulaşabileceği de bulunuyor. Rüyada Türkiye hükümeti, onu ambargoyla boğmak yerine, sınır boyundan gelen talepleri dinleyip, sınırı açıyor, Ermenistan’ın izolasyonunun son bulmasına yardım ediyor. Ermenistan’a Karadeniz’deki limanlarından birine, Trabzon veya Samsun’a, ayrıcalıklı ulaşım olanağı tanıyor. Ve eski adıyla Kilikya’da Akdeniz kıyısında Mersin veya Ayaş (Yumurtalık), iktisadî bir kolaylığın ötesinde, ortaçağdan beri varolan kültürel mirasın parladığı, yeni bir çok kültürlü yaşamın merkezi oluyor.

İki ülkenin Ağrı Dağını manen paylaştığı rüyasını görüyoruz, yeni dönemi de bu simgeliyor. Ağrı Dağı, UNESCO tarafından dünya kültürel miras listesine dahil edilen büyük bir doğal parka dönüşüyor ve Türkiyelilerle Ermenilerin birlikte değer katacakları bir tür serbest bölge oluyor. Beşeriyetin köklerinin yer aldığı Ağrı bir barış feneri oluyor.

Bu rüyayı gerçekleştirmeye başlamak üzere, bu metni imzalayanlar, 1915’in tehcir yolu üzerinde anma düzenlemek isteyen dünyanın dört bir yanındaki Ermenilere yardım sözü veriyorlar. 2015’de, atalarının topraklarına, onların hatırasını ve tarihsel izlerini bulmak için birlikte gidecekler.

http://ourcommondream.org/turkce/

Samim Akgönül, Erdağ Aksel, Cengiz Aktar, Gorune Aprikian, Ariane Ascaride, Daniel Arsand, Sibel Asna, Michel Atalay, Hourig Attarian, Colette Aussedat, Serge Avedikian, Setrak Aydın, Thomas Azuelos, Marie-Aude Baronian, Varvara Basmadjian, Ali Bayramoğlu, Reynald BeaufortMurat Belge, Hale Bolak, Rosine Boyadjian, Irina Brook, Gilles Cayatte, Hasan Cemal, Fethiye Çetin, Nora Çiçek, Arpi Çitak, Maryam Çitak, Tamar Çitak, Etienne Copeaux, Ohannes Corkarian, Ali Danis,Anahit Dasseux-Ter Mesropian, Cemil Değirmenci, Hosrof Dink, Rakel Dink, Anaïd Donabedian, Patrick Donabedian, Denis Donikian, Kirkor Dülger, Arakel Duman, Attila Durak, Garbis Duraslan, Sedef Ecer, Kirkor Elmayan, Garbis Evyapan,Georges Festa, Armand Franjulien, Bruno Freyssinet, Hervé Georgelin, Burçin Gerçek, Nuran Gezdirici, Claire Giudicenti, Nilüfer Göle, Robert Guédiguian, Defne Gürsoy, Zakar Hakalmaz, Misak Hergel, Vartkes Hergel, Ahmet Insel, Krikor Kalayciyan, Maksut Kalusdyan, Jirayr Karagöz, Hampar Karakesis, Ümit Kardaş, Aram Kartun, Ali Kazancıgil, Jacques Kebadian, Ferhat Kentel, Raymond Kevorkian,Susan Kocabay Ohanian, Hosrof Köletavitoğlu, Armen Kurkjian, Marie-Anne Le Métayer-Djivelekian, Gérard Malkassian, Michel Marian, Vahram Martirosyan, Aude Merlin, Ümit Metin, Zakarya Mildanoğlu, Eric Nazarian, Stephen Ohanian, Nuber Opan, Bige Örer, Arman Örgüneser, Garabet Orunöz, Isabelle Ouzounian, Harut Özer, Doğan Özgüden, Aravni Pamokdjian, Manoug Pamokdjian, Yetvart Paylan,Zeynep Perincek Signoret, Hélène Piralian, Yael Reinharz, Armand Sarian, Levent Şensever, Hale Soygazi, Betül Tanbay, Zeynep Tanbay, Zeynep Taşkın, Gabriel Teyinyan, Gérard Torikian, Mesut Tufan, Hakan Tüfekçi, Hidayet Tuksal, Aslin Tunç, Ufuk Uras, Serra Yılmaz, Sabuh Zaman, Berç Zoraian.